25 Temmuz 2017 Salı

BAHAR MI GELMİŞ?

Koşuyorlar! Oysa benim bu bina enkazları arasında koşabilmem için bir çift ayakkabıya ihtiyacım var.

Ne çok yiyorlar! Yemek yiyebilmem için önce sığındığım bu yıkık binadan çıkmam, sonra yalın ayak ekmek aramam lazım.

Ne çok eğleniyorlar! Eğlenebilmem için arkadaşlarımın hayatta 
olması lazım.


Bahar gelmiş… Artık baharın geldiğini fark edemiyorum. Bir tek çiçek bile yok etrafta. Tam da şu zamanlarda mor sümbüllerimin buram buram kokusu vurmalıydı burnuma. Camımı açtığımda kiraz çiçekleri karşılamalıydı beni.

Nerede şiirlerde söz edilen doğa? Yenilenen orman, yeşilin tazeliği, çam kokusu…

Kır papatyası, babamın annemin başına nazikçe bıraktığı papatya tacı.

Şimdi geride iki mezar ve tank paletinin altında ezilen saflığını, beyazlığını ve toprak kokusunu kaybeden bir papatya.

Onun yitip giden; saflığı çocukluğumu, beyazlığı özgürlüğümü, toprak kokusu ise bir daha geri gelmeyeceğine inandırıldığım umudumu alıp gidiyor.

Bir tank, bir palet ve altında ezilen çocukluğum, özgürlüğüm, umudum… Hepsi paramparça.

Şimdi bu yıkık binadan koşarak çıksam, ekmek aramak yerine bir tutkal bulsam, ayaklarım kan içinde kalsa, geri döndüğümde paramparça olan her şeyi geri yapıştırabilir miyim? Ya da ensemden vurulmadan geri dönebilir miyim?

Korkmuyorum! İster yapışmasın parçalananlar, ister vurulayım ensemden. Kaybedeceğim tuzla buz olmuş cam kırığı hayatım ya da sızarsa vücudumdan bir kaç damla kan ve kaldıranı bulunamayan bedenim.

Artık toprak bile fark etmez üzerine neyin yığıldığını.

DENEME: ESMA TÜYLÜ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder