
her birimizin evinde işgal var haberimiz yok. Ve bu işgali izliyoruz. İzlerken -bîhaber- destek veriyoruz.
Haberimiz yok, ayakta uyuyoruz!
Reel hayatta görsek veya duysak “Tüühh! Allah müstehakınızı versin!” diyeceğimiz dizi
sahnelerini merakla izliyoruz. Akabinde önümüzdeki bölüm ne olacak diye meraktan çatlıyoruz.
Ne kadar farkında olmasak da iyi karakter giysisini giydirdikleri oyuncu tipleriyle bizlere
uygunsuz durumları uygunmuş gibi gösteriyorlar. Bazı yanlışları bizim hayatımıza özendirme
yöntemiyle benimsetiyorlar. İzlerken hiç mi “Bu benim inanışıma aykırı…” deyip kapatmayız
şu televizyonu… Yahu insan hayret ediyor!
Büyükleri geçtim. Dizi izlemekten vakit bulup da düşünürler belki… O dizilerdeki hayatla
kendi hayatlarını mukayese ederek bu yanlış gidişe bir son verebilirler.
Büyükleri geçmiştim. Çünkü bir ihtimal özlerinin farkına varabilirler. Hadi bizleri de geçiyorum.
Biz geçiş dönemi gençleriyiz. “Öncesi ve sonrası” arasındaki farkları düşünerek
kurtarırız paçayı. Kendi çocuklumuzu düşünürüz. Sokakta oynadığımız, tadı damağımızda
kalan oyunları düşünürüz… Ama şimdiki çocuklar bizim oynadığımız oyunları oynamayı
geçtim, isimlerini dahi bilmiyorlardır. O halde bugünün küçükleri, yarının büyükleri çocuklarımız
ne yapacak? Televizyon izlemeye başladığı andan itibaren yanlışı doğruymuş gibi
gören çocuklarımızın suçu ne? Bunun suçlusu onlar mı?
Televizyon hala salonumuzun en görülebilir yerinde di mi? Hatta bu yazıyı okurken bile o
ekran bir taraftan açık ve kulağınız orada… Neden olmasın..?
Bize kardeşliği, muhabbeti unutturan o mereti at artık evinden ve son ver şu işgale! Kurtul
artık esaretten!
Hala mı açık o televizyon… Biraz alışılmış bir soru olacak ama sormak istiyorum.
"Bu gidiş nereye?" فأَيَنَْ تذَْهَبوُنن
Deneme: Batuhan Dere
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder