9 Haziran 2017 Cuma

PEYGAMBERİMİZ'İN (S.A.V) MİZAH ANLAYIŞI

İslam dini, medeniyetinin temelleri Medine’de atıldıktan sonra Efendimiz ’in (s.a.v) üstün ve güzel ahlakı sayesinde gelişti. O’nun (s.a.v) mübarek hayatı ve tebessüm dolu çehresi İslam filizinin şekillenmesine ve insanların hayatlarının merkezine İslam’ı koymalarına vesile oldu. İslam gibi yüce bir dini temsil eden bir elçinin de böyle bir ahlaktan uzak ve aykırı bir yaşantı sürmesi zaten düşünülemezdi. Efendimiz (s.a.v) hayatının her alanında belli ölçülere riayet ederdi. Attığı her adımdan, yediği her lokmaya varıncaya kadar her şeyi belli bir düzen içerisindeydi. Hiçbir şeyde aşırılığa kaçmaz ve ashabına daima itidal üzere olmayı tavsiye ederdi. Toplumsal ilişkilerinde ise bu ölçülere ayrı bir önem gösterir, insanların kalbini kırmamak ve gönüllerini incitmemek için elinden geleni yapardı. Sahabe ile arasındaki muhabbeti canlı tutmak, onların dikkatlerini kendi üzerine çekmek ve onlarla arasındaki sevgiyi perçinlemek için güzel sözler söyler ve onlarla şakalaşarak gönüllerini alırdı. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de O’nun bu vasfı için: “Allah’ın rahmetiyle sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi.” (Âl-i İmran,3/159) buyurulmaktadır.

Efendimiz her şeyde olduğu gibi “sahabeyle şakalaşma” hususunda da belli başlı ölçülere riayet etmiştir. Şaka yaptığı zaman bile onlara daima doğruyu söylemiş, şakayla dahi olsa gereksiz münakaşaya girmemiştir. İnsanları korkutmamış, onlarla alay ederek şakalaşmamıştır. Sahabe de O’na (s.a.v) aynı şekilde karşılık vermiş ve tavsiyelerine uymuştur. Ebû Hureyre’den rivayet edilen bir hadis-i şerife göre ashaptan bazıları Rasûlullah’a “Ya Rasûlullah, sen de bizimle şaka yapıyorsun.” dediklerinde, Hz. Peygamber “Şaka yaparım ama sadece doğruyu söylerim.” buyurmuştur. Burada söz konusu olan, yapılan şakaların mutlaka doğru unsurlar taşıması ve kırıcı olmamasıdır.

Asr-ı saadette şakalarıyla meşhur olan Nuayman, Ebu Hureyre, Abdullah b. Huzafe, Zeyd b. Sabit, Bureydetü’l Eslemi gibi birçok sahabe vardı. Hatta sert mizacıyla bilinen Hz. Ömer’in bile şakalarına rastlanır. Bunları, büyük ölçüde Efendimiz ‘in (s.a.v) müsamahasıyla, bu yoldaki örnekliğiyle izah edebiliriz. Esasen fıtrattan gelen şakacılığa Efendimiz müdahale etmemiş, sadece bazı sınırları beyan etmiştir.

Efendimiz’in (s.a.v) yaptığı bazı şakalar şunlardır:

· Hz. Aişe’den gelen bir rivayette O şöyle demektedir. “Bir defasında, Rasûlullah ile beraber bir yolculuğa çıkmıştım. O zaman zayıftım. Şişman değildim. Rasûlullah yanındakilere ‘Siz önden gidin.’ buyurdu. Onlar epeyce arayı açınca, bana ‘Haydi gel, seninle yarışalım.’ dedi.
Rasûlullah (s.a.v) ile yarış ettik. Ben onu geçtim. Ben şişmanlayıncaya kadar sesini çıkarmadı. Bu arada ben de bu hadiseyi unutmuştum. Yine Rasûlullah ile birlikte bir yolculuğa çıktığımızda, yanındakilere ‘Siz önden gidin.’ buyurdu. Onlar ilerleyince de, bana ‘Haydi gel yarış edelim.’ dedi. Bu seferki yarışta o beni geçti ve ‘Ödeştik.’ diyerek gülmeye başladı.”(Müsned-i Ahmed b. Hanbel)

· Enes b. Mâlik’ten rivayet edilir ki: Bir adam Rasûlullah’a geldi, onu devesine bindirmek istedi. Rasûlullah da “Biz de seni bir deve yavrusuna bindirelim.” deyince, adam “Ya Rasûlullah, ben yavru deveye nasıl bineyim?” dedi. Rasûlullah da “Bütün develer bir ana devenin yavrusu değil midir?” buyurdu. (Ebû Davud, Edeb,92; Tirmizî, Birr, 57)

Sahabenin Efendimiz’e (s.a.v) yaptığı bazı şakalar ise şunlardır:

· Hz. Peygamber, torunları Hasan ve Hüseyin’i iki omzuna oturtmuş bir halde idi. Hz. Ömer bu durumu görünce Hasan ve Hüseyin’e hitaben “Altınızdaki at ne kadar kıymetlidir?” diye şaka yaptı. Hz. Peygamber de Hz. Ömer’e “Onlar da iyi binicilerdir.” diye mukabelede bulundu.

· En şakacı sahabilerden olan ve Hz. Peygamber’i çok seven Nuayman, Medine’ye iyi bir şey geldi mi hemen alır ve onu Rasûlullah’a hediye ederdi. Yine bir gün çarşıya nefis bir bal geldiğini gördü. Hz. Peygamber’e getirip hediye etti. Ancak balın parasını vermemişti. Satıcıyı Hz. Peygamber’e getirdi ve O’ndan parasını almasını istedi. Hz. Peygamber de ona “Hani hediye etmiştin.” deyince Nuayman “Ya Rasûlullah! Bu güzel balı senin yemeni çok istedim, param olmadığı için böyle yaptım.” dedi. Hz. Peygamber de gülerek adamın parasını ödedi. (Müsned-i Ahmed b. Hanbel)

Hadisler ışığında konuyu değerlendirdiğimizde anladığımız; Müslüman’ın bir mizah anlayışı olmasının gerekliliğidir. Müslüman somurtkan ve soğuk olmamalıdır. Şaka ve espri yaparken yalan söylememeye özen göstermelidir. Şakada aşırıya kaçmamalı ve şaka ile ciddiyet arasında orta bir yolda olmalıdır. Dini tebliğ ederken yumuşak tabiatını korumalı, insanların İslam’dan ve kendisinden soğumasına sebebiyet vermemelidir. Böyle yapılması durumunda Allah’ın (c.c) izniyle Müminler arasındaki ülfet bağı gelişecek ve İslam daima zirvede kalmaya devam edecektir.

DENEME: AYŞENUR AYDIN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder