9 Mart 2017 Perşembe

TILSIMI BOZMAYAN BAŞKAN: ADNAN DEMİRTÜRK

İnsan yeryüzünde kalıcı değildir. Kendisine verilen mühlet doluncaya kadar bekleyecektir. Tercihlerde bulunacak, tutum ve davranışlar ortaya koyacaktır. Çoğunluk, yeryüzündeki sayılı günleri konfor ve haz peşinde koşarak tüketecek, verilecek bir hesap olmadığı düşüncesiyle yaşayacaktır ama her çağda sayıca az inanmış kadın ve erkekler ise sınandıkların bilinciyle hareket edeceklerdir, en azından bunun için gayret edeceklerdir. İşte Adnan Demirtürk Ağabeyimiz, bu gayreti “Allah’a kilitlenmek” olarak nitelendirirdi ve şöyle söylerdi: “Gençler! Açısı tam olmak, Allah’a kilitlenmiş olmaktır. Allah’a kilitlenen insana virüs bulaşmaz.”
İnsanın önünde iki yol vardır. Âlemlerin Rabbi’nin hoşnutluğuna giden yol meşakkatli, zor bir yoldur. Beled Sûresi’nde bildirildiği üzere sarp bir yokuştur. Sarp yokuş, bir köleyi azat etmek, bir borçluyu kurtarmak, kıtlık gününde yakın olan bir yetimi doyurmak, belki paçası çamurlu bir yoksulu yedirmek, her türlü sıkıntıya ve baskıya rağmen, iman edenlerle bir topluğun içerisinde, sabırla, kalplerinde iyilik, güzellik ve merhamet taşıyanlardan olmak için yürünülen yoldur. İnsanın, Kelam-ı Kadim’in bu şekilde tarif ettiği yolda olması en büyük nimettir. Merhum Demirtürk Ağabeyimiz, “Her nimetin şükrü kendi cinsindendir. Hidayet nimetinin şükrü ise cihattır.” demiştir. Cihat, Beled Sûresi’nde tarif edilen sarp yokuşta yürüme kararlılığıdır.

Yapılan bütün haksızlıklara, suçlamalara, baskılara rağmen O, teşkilatları itidale davet ediyor ve şunları söylüyordu: “Lügatimizde kin, nefret, haset, düşmanlık, husumet sözcükleri olmamalıdır. Yıkmak için değil, yapmak için var olduğumuzu unutmamalıyız. Ucuz kahramanlık gösterilerine, işportaya düşmüş slogancılığa, serkeşliğe, havailiğe iltifat etmemeliyiz. Mesuliyetimizi kuşanmalıyız, vakti kuşanmalıyız. Yorgunluk, bıkkınlık, ümitsizlik, karamsarlık, kırgınlık, küskünlük sözcüklerini bir paçavra gibi hayatımızdan söküp atmalıyız. Yaptıklarımızı şan şöhret ikbal için değil, bir gün kendisine döneceğimiz âlemlerin Rabbi Yüce Allah’a yüz akıyla ve alın açıklığıyla kavuşmak için yapmalıyız.”

Fişlemelerin olduğu, tutuklamaların olduğu, siyasi yasakların getirildiği, faili meçhul cinayetlerin işlediği, adeta bir korku toplumunun oluşturulduğu bir dönemde Adnan Ağabeyimiz, musibetlerden kurtulmanın yolunu herkese tekrar tekrar hatırlatıyordu: “En büyük emniyet çalışmaktır… Arkadaşlar! İhlâsla çalışalım. İhlâs; dünya yansa içinde bir kalbur samanı bulunmamaktır. Yılmaz, yorulmaz, yıkılmaz bir gayretle çalışalım… Az topluluğun sırrını bilelim. Sevginin galip gelmesi için çalışan insan olalım; yani adam gibi adam olalım… En şerefli nimet bir insana Cenab-ı Allah’ın kendi rızası yolunda çalışmayı nasip etmesidir. Bu çalışma zor şartlar altında gerçekleşiyorsa ecri kat kat artar…”


Yirmi bir yaşında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun olan Adnan Demirtürk Ağabeyimiz, genç yaşına rağmen İlçe Başkanlığından Genel Merkez Seçim Karargâhı Başkanlığına, Belediye Başkan Adaylığından Milletvekili Adaylığına siyasetin birçok kademede görev yaptı. Otuz iki yaşında Milli Gençlik Vakfı Genel Başkanlığı görevi kendisine verildiğinde Vakfın bir Genel Merkez binası yoktu ve MGV Ankara Şubesi’nin Sıhhiye’deki küçük bir dairesi kullanılıyordu. Adnan Ağabey, hizmet binası olarak Ulus’ta beş katlı bir iş hanını MGV’ye kazandırırken daha binanın açılışında, “ Bu bina bizim için artık eskimiştir, ilk hedefimiz Esenboğa Havalimanı yolu üzerinde yüz dönümlük bir arsa alıp oraya bir külliye inşa etmek olacaktır” diyerek, bir işi bitirdiğinde diğerine koyulmak gerektiğinin örnekliğini gösteriyordu. Bunun adı inşirahtı.

28 Şubat sürecinin sıkıntılı şartlarına rağmen sınanmanın varlıkta da darlıkta da devam ettiğini bilen Adnan Demirtürk Ağabeyimiz her daim umudu kuşanmıştı: “Saatlerinizi zafere ayarlayın!... Âlemlerin Rabbi en zor dönemde insanlara en zayıf sebeplerle yardım etmiştir. Bir örümcek ağında peygamberimizi gizlediği gibi. Bu günde davaya zarar gelmesin diye güvercinler gelir, örümcekler gelir. Herkes kendi kulluğunu yapacak. Allah’a teslim olacağız ve muzaffer olacağız.”


Âlemlerin Rabbi’nin huzuruna alın açıklığıyla ve yüz aklığıyla çıkmak İsteyen Adnan Ağabeyimiz, sık sık, “Tılsımı bozmayın. Tılsım kanlı bir kefenle Allah’ın huzuruna çıkmaktır.” derdi. Dediği de oldu. Samsun’da gerçekleşen bir program sonrası Ankara’ya dönerken trafik kazasında iki dava kardeşimizle birlikte Hakk’a yürüdü. Yine son cümlelerimiz Adnan Ağabeyimizin dudaklarından dökülsün: “Ne kadar başarılı olsak başımız öne eğiliyor. Çünkü bu işin sahibi Allah’tır. Allah emirlerinde galip olandır. Kulluk görevimizin gereği olarak bu çalışmaları yapıyoruz.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder