8 Mart 2017 Çarşamba

BİR LİDER VE ÖNCÜ: HASAN EL-BENNA

İslam tarihinde her kaos ve kriz zamanı, acıların yanı sıra fırsatlarıyla birlikte kendi liderlerini de çıkarmıştır. Bu dönemlerden biri olan 20. yüzyıl da, her ne kadar İslam halkları açısından büyük felaketlere, işgallere ve parçalanmalara sahne olmuş bulunsa da, bu krizler içinden kendi liderlerini çıkarmaktan geri kalmadı.

1906 yılında doğan Hasan el-Benna, karanlık 20. yüzyılın içinde aydınlığa elçilik edenlerden biri ve belki de kendi koşulları içinde en etkilisi idi. 43 yıl süren kısa ömrüne çok büyük işler sığdırmış bir önder olan Benna, 1949 yılında şehid edilmesine kadar geçen yarım asırlık zamanda, kendisinden sonraki Ortadoğu kaderini derinden etkileyecek izler bırakmayı başarmış büyük bir İslam önderi, siyasi bir lider, teorisyen ve eğitimci kişilikleri bünyesinde toplamış takva sahibi bir deha idi.
Yaşadığı dönem İslam dünyasının en karmaşık ve çıkmaza girdiği dönem idi. Birinci dünya savaşı sona ermiş, Osmanlı devletinin enkazı üzerine onlarca gece kondu devlet inşa edilmişti. Müslüman bir otoritenin yokluğu, tamamı işgal altında bulunan Müslüman halkların öfkesinden korkan işgalcileri kukla yönetimler kurmaya itmişti.

Mısır bu ülkelerden biriydi. Gerçekte İngilizlerin denetimindeki Mısır’da görünüşte bağımsız bir kral yönetimde bulunuyordu. Sözüm ona bağımsızlık yanlısı Veft Partisi gibi milliyetçi hareketler verilen ilk iktidar fırsatına kanarak ideallerini bir kenara itmiş, Mısır halkını işgale karşı savunan onurlu sesler azalmıştı. Böylesi bir ortamda Hasan el-Benna, 1928’de kurduğu Müslüman Kardeşler (ihvan-ı Müslimin) hareketi ile kendi toplumundan başlayarak tüm İslam dünyasının ihyası çalışmasına girişti.

Mesajı gayet net idi: kurtuluş için yeniden İslam’a dönüş ve tüm ahkâmıyla birlikte İslam'ı hayatımıza uygulamak.

Çocukluğu İslami bir çevrede geçen Hasan el-Benna, üniversite eğitimi için gittiği başkent Kahire’de zengin bir entelektüel ve fikri ortamda kendini yetiştirmeyi başarmıştı. 1920’li yılların Mısır’ında yaşanan tüm siyasal ve ekonomik çalkantıya bizzat şahitlik yapan genç Benna, eğitim fakültesinde yaşanan tartışmalar, tebliğ çalışmaları ve gösteriler sırasında siyasal fikirlerini olgunlaştırdı.

Çocukluğunun geçtiği taşra kasabasından çıkıp 1923’te Kahire gibi büyük bir kente gelmesi, o yıllarda İngiliz işgalini bizzat yakından tanımasına, Mısır’ın sürüklendiği siyasal, ekonomik ve ahlaki çöküşü yakından görmesine fırsat verdi. Küçüklüğünde aldığı sufi terbiye ve ahlak ile, kentte tanıştığı selefi siyasal anlayış onun fikri çizgisini oluşturan temel yolu çizdi. İleride kuracağı hareketin siyasal bir kurtuluş mesajı taşımakla birlikte bireylerin ahlaki yaşamına da büyük vurgu yapması, Benna mektebini oluşturan selefi-sufi karışımın güzel bir örneğiydi.

Kahire’deki gençlik yılları Benna’nın birçok Müslüman düşünürle ve fikirleriyle tanışmasını beraberinde getirdiği gibi, onu aktif mücadelenin tam ortasına yerleştirmişti. İslam dünyasının Batı karşısındaki gerileyişine kafa yoran Benna, okuldan mezun olduğunda, genç bir öğretmen olarak kendini mücadele meydanında koşturmaya hazır hissediyordu.

İlk görev yeri İsmailiye’ye 1927’de ulaştığında, bir yanda genç neslin eğitimine kafa yorarken, diğer yandan toplumun bilinçlendirilmesi için neler yapılabileceğini düşünüyordu. Gençlere ulaşması zor değildi. Okulda onlarla ders harici faaliyetler aracılığı ile ilgilenmesi mümkündü. Diğer halka ulaşmak için ise çok ilginç bir yerden başladı: Kahvehanelerden.

Bu tür yerlerdeki insanlarla ilgilenerek kendi tabanını oluşturan Benna, sonunda ortak hareket edeceği samimi dostlar edinmekte gecikmedi. Bu dostları ile yaptığı çalışmalar bir süre sonra gönüllü çabaları kaldıramayacak kadar genişlemeye başlayınca bir merkez kurma ve örgütlenme ihtiyacı ortaya çıktı. İşte bu aşamada 1928 yılında Müslüman Kardeşler Hareketi bu kentte, Benna’nın mütevazı evinde doğdu.

Hareket 10 yıl gibi kısa süre içinde tüm Mısır’daki siyasi atmosferi etkileyecek bir etkinliğe kavuştu. Artık bir davet ve tebliğ hareketi olduğu kadar, siyasal bir güçtü de. Onun güçlenmesi, Mısır halkını bilinçlendirmesiyle doğru orantılı idi. Mısır halkının uyanışı ise, sömürgeci güçlerle ona destek veren yerli işbirlikçilerin tüm hesaplarını alt üst etmeye başlamıştı. Çünkü 1940’lara gelindiğinde teşkilatın Mısır’daki şube sayısı 3 bini bulmuş, bağlılarının sayısı ise yüzbinlere ulaşmıştı.

Benna’yı sürgün etmeleri, arkadaşlarını tutuklamaları ve cemaate bağlı kuruluşların kapılarına kilit vurulması gibi baskıların sonuç vermemesi üzerine onun bedenini ortadan kaldırarak hedeflerine ulaşmayı düşündüler ve Şubat 1949 tarihinde büyük aksiyon adamı ve dava önderi Hasan el-Benna’yı şehit ettiler.

Benna’nın bedeni ortadan kalkmıştı ama düşünceleri ve onu sevenler halen tüm dinamizmi ile ışık saçmayı sürdürüyordu. Ardından cemaate karşı büyük yıldırma operasyonları yapıldı. Merkezleri basıldı, masum binlerce kişi tutuklandı, işkenceye maruz kaldı ya da öldürüldü. Tüm bunlara rağmen Benna’nın düşünceleri ölüm pahasına da olsa, İslam dünyasının birçok yanında rağbet buldu ve giderek yayıldı. 1960’lara gelindiğinde hareket kendine yeni fikir adamları ve şehitler kazanırken, 1970’lerde gücünü yeniden toparladı. 1980’lerde önemli taktik değişiklikler yapan ve sosyal tabanını geliştirmek için toplumsal projelere yönelen bağlıları, 1990’ların dünyasında Fas’tan Irak’a kadar 20 ülkede siyaset sahnesinde belirleyici konumda bulunuyorlardı.

İnsanları Benna’ya ve fikirlerine çeken en temel unsur onun samimiyeti ve fikirlerini sunmadaki sadeliği idi. Benna’nın iki temel hareket noktası vardı:

- Bireysel ve toplumsal ıslah

- Sömürgeciliğe (işgale) karşı sözlü ve fiili cihad

Onun ana düşüncelerini oluşturan temel unsurlar; yeniden İslam’ın özüne dönüş ve bu dönüşü fiili hayatta bizzat gösterme esaslarına dayanıyordu. Bunu yaparken bu çağın gerektirdiği teknik donanımlara sahip olunmasının zorunluluğunu da belirten Benna, geliştirdiği örgütlenme modeli ile aileden başlayıp devlet örgütlenmesine kadar devam eden iç içe geçmiş halkalar oluşturmuştu.

Benna, İslam’ı vicdani bir konu olmaktan öte, bir nizam, bir yaşam biçimi ve uyulması gereken yasalar bütünü olarak görür. Bunları savunurken, içinde yaşadığı toplumun birçok davranışını eleştirmekle birlikte onları dışlayıcı bir üslup kullanmaz. Rejimi tamamen yıkmaktansa, onun ıslah edilmesini savunur. Düşman olarak sadece sömürgecileri ve siyonistleri gösterir ve onlara karşı silahlı mücadeleyi teşvik eder.

Bunları yaparken üç yönlü karşı koyuş ve direnme ile karşılaştı. Bunlardan en geneli işgalci İngiliz yönetiminin baskıları idi ki; buna karşı onurlu bir karşı koyuş ve direnişi sonuna kadar kullandı. İkinci baskı odağı iç siyasi baskılardı ki, bunları da bizzat devlet kademelerindeki yöneticilere hikmet ve güzel öğütle yaptıkları işin yanlışlığını onlara anlatarak ikna etmeye çalışmaktı. Üçüncü halkadaki problem ise cemaatin bizzat içinden kaynaklanan sorunlardı. Bunlar iç ihanet ve ayrılmalardan küskünlüklere kadar çok sayıda sebebe dayanıyordu. İç sorunlarla mücadelesinde kavgacı bir üsluptan ziyade nasihat ve uzlaştırıcı olmaya gayret ediyordu.

Kendi döneminde alternatif bir nesil oluşturmada önemli ilerlemeler sağlayan Benna, kendi döneminde dünyanın en büyük İslam cemaatlerinden birini oluşturmayı başardı. Onun bıraktığı miras kendisinden sonra katlanarak büyüdü ve bugün Arap dünyasının en güçlü İslami siyasi hareketi durumuna geldi. Benna, bir ideolojik yapı kurmaktan ziyade, mükemmel bir teşkilat çalışması ve sistematiği ortaya koyarak, 20. yüzyıldaki mücadele yönteminin sınırlarını çizmiş oldu.

Tüm Arap ülkelerinde siyasi tabanı bulunan Müslüman Kardeşler hareketi, Benna’nın fikirlerinden aldığı esinle, bizzat o ülke parlamentolarında siyaseti belirleme konumuna sahip. Mısır, geleneksel olarak en güçlü olduğu ülke ve parlamentodaki tabanı yüzde 20’lere yakın. Hareketin güçlü olduğu diğer ülkeler, Ürdün, Yemen, Cezayir, Kuveyt, Irak, Suriye, Lübnan, Sudan, Fas, Suudi Arabistan ve Filistin. Bu ülkelerde siyaseti doğrudan etkileme gücüne sahip olan hareket, Avrupa ve Amerika yapılanmaları ile de çok önemli bir sosyo-ekonomik tabanı yönetiyor. Hareketin tüm ülkelerdeki kolları arasında hiyerarşik bağlantı ve emir-komuta zinciri olmamakla birlikte Mısır’daki liderlik halen Benna’nın bıraktığı mirasın sahipleri olarak görülmektedir.

Mısır’da doğmasına rağmen fikri, siyasi ve toplumsal etkileri bakımından tüm İslam dünyasını etkileyen Hasan el-Benna, bugün Müslümanların içinde bulunduğu sorunların çözümünde halen en önemli alternatiflerden biri olarak gündemdedir.

Direnişçi ama bir o kadar da ılımlı ve yerel değerlerle hikmetli bir şekilde mücadele eden model olması bakımından Benna ve hareketinin anlaşılması çok önemli ipuçları verecektir. İslam’ı terörle özdeşleştiren günümüz Batı dünyasına karşı olsun, aşırı yorumlardan dolayı İslam’dan uzaklaşma eğilimindeki geleneksel Müslüman toplumlara yönelik olsun, bugün içinde bulunduğumuz metodolojik sorunların aşılmasında da Benna tecrübesi eşsiz bir hazine gibidir.

YAZAR: EMRE YILDIRIM

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder