6 Mart 2017 Pazartesi

PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN KOMŞUSU BİZİM DE KOMŞUMUZ

EYÜP EL-ENSARİ

Üsküdar’dan Eyüp semtine vapur seferleri başladığını duyduğumda hissettiğim mutluluğu tarif edemem. İstanbul’a ait olmanın bence ilk şartı vapura binip martılara simit ikram etmektir. Vapurla yolculukta martılar misafir, ben ev sahibi oluveririm. Oysaki İstanbullu olmak ne kadar da zordur. İstanbul’u sahiplenmek yürek ister. Cesaret ister. Hakkını vermek gerek. Çünkü İstanbul bir medeniyet merkezidir. İnsanlık biraz da İstanbul’da şekillenmiştir. İstanbul’da yaşamak, insan olmayı, mesela komşu olmayı fark etmek demektir. Bize komşuluğu öğreten nadir bir ev sahibi de İstanbul’da Eyüp’te bulunmaktadır. Vapurla Üsküdar’dan başladığımız yolculuğumuz Eyüp’e olduğu kadar komşuluğuna sığındığımız Eyüp Sultan Hazretleri’nedir aynı zamanda.

Vapurun hareket saatini beklerken gökyüzünde martıları aramak, geçmişe ufak bir yolculuk yapmama sebep oldu. Kimdi Eyüp Sultan, ne yapmıştı? Nasıl yaşamıştı? İstanbul’da neden bu kadar seviliyordu. Bunları anlamak için onun yaşadığı yıllara, onun şehrine bir martının süzülüşünü izlerken dalıp gittim.

Zor şartlar içinde Mekke’den Medine’ye hicret eden Peygamber Efendimiz’i Medine’de yüzlerce insan heyecanla beklemekteydiler. Peygamberimiz birazdan şehre girecek Medinelilerin komşusu olacak, onlarla beraber yaşayacak aynı sokağı paylaşacaktı. Bunu bilen herkes Hazreti Muhammed Aleyhisselam’ı misafir etmek için yarış içindeydiler.

Her geçtiği mahalde insanlar önüne çıkıyor, yularından tutarak devesini çevirmeye çalışıyor, “Bizim evimizi şereflendir Yâ Resûlallah! İşte canlarımız, işte mallarımız. Bize misafir ol, seni biz koruyalım.” diyorlardı. Bu kutlu görev Halit bin Zeyd’e nasip oldu. Allah Resulünü yedi ay konuk edip, onu en güzel şekilde ağırlayan Halit bin Zeyd, Ebu Eyyub El-Ensari, olarak tarihe geçti. Ve ümmet tarafından çok sevildi.

Peygamberimiz, Hazreti Hâlid’in evinde yedi ay kaldı. Önce alt kattaki odaya yerleşti. Ama Ebû Eyyûb ile hanımı Ümmü Eyyûb, Resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in üst katında ona komşu olmaktan rahatsız oldular. Onu rahatsız etmekten korkarak evin üst katını ona ayırdılar.

Allah Resulü, Sallallahu Aleyhi ve Sellem Eyüp el-Ensari’nin evinden ayrılınca hemen onun evinin karşısında bulunan Mescid-i Nebi’nin yanında yapılan yeni evine taşındı. Allah Resulü Aleyhissalatu Vesselam vefat edinceye kadar bu evde oturarak Ebu Eyyub’a komşu oldu. Bu süre zarfında zaman zaman Ebu Eyyub’un evine gidip orada dinlenir, komşuları ile ilgilenerek onların hâl ve hatırlarını sorardı.

Vapurun hareket düdüğünü, iskeleden ayrılalı epey mesafe alındığını, neden sonra fark edip elimdeki simitleri martılara ikram etmeye başladım. Yüzümde beliren tebessüm sanki Medine’de o kutlu insanların arasında, onlara komşu gibi yaşadığım bir andan kalma hatıra gibiydi. Vapurun Haliç’e girmesi ile tekrar aynı heyecan belirdi içimde, yolculuğun başında hissettiğim ev sahipliği yerini misafirliğe bırakmaya başladı. Beni ağırlayacak kişinin Peygamberimizi ağırlayan, uzun yıllar ona komşu olan Eyüp Sultan Hazretleri olduğunu düşününce, bu yolculuğun ne kadar derin bir yolculuk olduğunu anladım. Asr-ı Saadet yıllarına yoğunlaşmıştı düşüncelerim. Kimdi Eyüp Sultan? Neden İstanbul’un ev sahibiydi?

İlk sahabelerdendi. Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in 2. Akabe Biatı’nda söz vererek iman etmişti. Kahraman bir gazi idi. Efendimiz’in katıldığı bütün savaşlara katılmıştı. Hadis râvisiydi, 200 kadar hadis-i şerif rivayet etmişti. Aynı zamanda Peygamber Efendimiz ile akraba sayılırdı. Vahiy kâtibi olacak kadar önemli görevler almıştı ve Ensar’ın önemli Hafızlarındandı. Yaşının çok ilerlemiş olmasına rağmen Kıbrıs’ın fethine ve 2. İstanbul kuşatmasına katılmıştı. Ve İstanbul’da şehit oldu Eyüp el-Ensari. Türbesi, İstanbul’un manevi merkezi olarak tüm İstanbulluların komşusu sayıldı.

Bir komşuyu ziyarete gider gibi geldiğimiz Eyüp ilçesi, bizi zamanda bir yolculuğa çıkararak çağlar ötesinde ağırlıyor sanki. Komşuluğun bağlanmak demek olduğunu, Eyüp sokaklarında gezerken anlıyoruz. Osmanlı Devleti’nin onlarca devlet yöneticisinin, bilim adamının Eyüp el-Ensari’ye komşu olmak için buralara yerleştiğini, türbelerindeki yakınlığın ona komşu olmak gibi bir anlamı olduğunu görüyoruz.

Saygının insan ilişkilerinde temel noktayı oluşturduğu bir medeniyet karşılıyor bizi Eyüp külliyesi etrafında. Burada, Eyüp’te en sıcak komşunun evinde bizi 500 yıllık çınar ağacı, Eyüp Camii ve türbesi karşılıyor. Eyüp sokaklarında kaybolurken içimizde böyle bir komşuya sahip olduğumuz için duyduğumuz gurur kalıyor.

YAZAR: ZAFER SÖĞÜT

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder