PROF. DR. NECMETTİN ERBAKAN VE 42 YILLIK MÜCADELESİ
"Bir çiçekle bahar olmaz. Ama! Her bahar çiçekle bir başlar…"
54. Hükümetin Başbakanı, Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan, ‘Yeniden Büyük Türkiye’ ve ‘Yeni Bir Dünya’ idealine ömrünü verdi ve 42 yıllık siyasi mücadelesiyle Türk ve dünya siyasetinin unutulmayan isimleri arasında yer aldı.
Yüzünde beliren tevekkülün en derin izleri ile görene Allah’ı hatırlatan, hem şahsi hayatında hem de siyasi yaşamında planını programını kulluk bilinciyle oluşturan, geçmişten aldığı güçle daima geleceğe yürüyen bir lider Erbakan hoca.
Erbakan Hoca, toplumun İslami kimliğini, hassasiyetini, siyasi bir bilince ve güce dönüştürmek üzere devreye giren ve bu noktada hem kendi ekseninde oluşturduğu güçle hem tüm toplumu etkilemesiyle çok özel bir lider.
Almanya’da dizel motorlarda püskürtülen yakıtın tutuşmasının matematiksel anlatımını yaptığı tez ile leopar tankları konusunda araştırma başmühendisi olarak görevlendirilen Erbakan, ülkesinin motor ithalatını sonlandırmak için, uzun yıllar Pancar Motor olarak kullanılan ve bilinen motorları imal edecek fabrika Gümüş Motor’u kurar fakat başına gelmeyen kalmaz. İthalatçılar zararına satış yapma pahasına engel olurlar. O dönem, bu konularda yetkili Odalar ve Borsalar Birliğine geçer. Bu kez engel siyaset çıkar karşısına. Akademik anlamda önünde geniş bir saha olmasına rağmen, meşakkatli ve en küçük hatanın bile ağır bedellerle ödetildiği siyasete adım atar. Halkın önüne çıkar. Asıl çilesi işte o zaman başlar. Düşmanları artar. Sürekli, engellenir, yasaklanır ve inanılmaz ihanetler yaşar. Hayatı boyunca takatin kesilinceye kadar çalışılması gerektiğini vurgulayan Erbakan hoca yılmaz, ilk yerli otomobil çalışması Devrim başta olmak üzere, yerli ağır sanayi ve ekonomisi güçlü bir Türkiye için çalışmaya devam eder. Kıbrıs Barış Harekâtı ve D-8 ile dünya gündeminde yer alır. Kurduğu teşkilatlar ve yetiştirdiği insanlar tüm ülkede söz sahibi olur. Hedefi daima büyük tutar ve tüm insanlığın huzur ve saadeti için çalışılması gerektiğine işaret eder.
Bu çile dolu yürüyüşünde kendisine yaşatılan her türlü sıkıntı ve zorluğa rağmen hiçbir şekilde yıkılmadığını ifade edercesine zarif bir tebessümle basamakları sabır ve yıkılmaz bir iradeyle tırmanan Erbakan hoca, bunun karşılığı olarak milyonların duasını alarak ebedi âleme göçtü, Rabbimiz mekânını cennet eylesin, çok sevdiği Efendimiz sallallahu aleyhi ve selleme komşu eylesin.
Erbakan hoca, sadece siyasi bir partinin genel başkanı değil, bütün insanlığın kurtuluşu için mücadele eden ve bunu gerçekleştirmenin bütün yollarını bulmak, uygulamak için çabalayan bir liderdi. Böyle bir lideri konuşmak, anlatmak çok zor bir durum.
Siyasi hayatı yanında ilmi ve bilimsel çalışmaları, projeleri, dünya çapında mühendislik uygulamaları ile de insanlığa faydalı olmayı hayat düsturu edinmiş bir şahsiyetti.
Erbakan hocamızın en önemli özelliklerinden birisi, herkesi kendi kabiliyet ve kapasitesine göre değerlendirmesi ve yine herkesi kendi ayarında ve bulunduğu yerde idare etmesiydi. Muhatap olduğu, hitap ettiği kişi ve kişilerin özelliklerine göre en güzel teknik ve yöntemleri kullanarak konuşur ve muhakkak etkili olur ve amacına ulaşırdı.
Gençleri ve eğitimi de çok önemseyen, bu alanlarda da ciddi çalışmalar yürüten, bunun için organizasyonlar, seminerler, konferanslar, çalıştaylar, büyük salon programları gerçekleştiren ve bu işleri daha planlı yürütebilmek için sivil toplum kuruluşları kurarak faaliyetler yürütülmesini sağlayan engin bir ufka sahipti.
Erbakan hoca, siyasetini sadece Türkiye ölçeğinde düşünmüyordu, öncelikle bütün Müslümanları, mazlum ve mağdur halkları ve bütün insanlığı düşünerek hareket ediyor ve buna göre de planlamalar yapıp uluslararası çalışmalar yürütüyordu.
Bu şekilde bir giriş yaptıktan sonra özetle şunu söylememiz uygun olacaktır; Rahmetli Erbakan hocamızın kafasındaki siyasal anlayışın temelini, Hak-Bâtıl mücadelesi oluşturuyordu. Erbakan hoca, siyaset yaptığı alanı sadece Türkiye olarak değil tüm dünya olarak değerlendiriyor ve dünyanın her neresinde hakla batılın mücadelesi varsa kendisini hakkın temsilcisi olarak bâtıla karşı konumlandırıyor ve bu çerçevede mücadele yolları oluşturuyordu. Okuduğumuz, izlediğimiz ve sadece Türkiye’de siyaset yapan Erbakan’ın dışında, bir de dünya için kafa yoran ve mücahede eden bir Erbakan var.
Erbakan hocanın her sahada çalışması vardı. Gazete, dergi, televizyon, dernek, vakıf, sendika ve tabii ki en çok önem verdiği siyaset. Cemaat yapısı yoktu. Sadece şu gazete veya bu televizyon değil her gazete ve derginin okunması, ideolojik yaklaşımın olmaması en önemli nokta idi. “Kendinizi iyi yetiştirin” ile başlayan “hangi işi yapıyorsanız yapın, ama en iyisi siz olmak için çalışın” ile devam eden bir silsile vardı. “Mesleki alanınız dışında mutlaka bilgisayar, bir yabancı dil öğrenin ve bir kültürel uğraşıda kendinizi geliştirin ama bunları ahlak ve maneviyatla tamamlayın” diyen bir anlayış bir ideoloji olamaz. Olsa olsa bir yaşam tarzı olur.
Erbakan hoca, “D-8’lerin öncüsü ve mimarı” olarak, bütün hayatını adalet ve refah üzerine oturtulan, Adil Bir Dünya’nın kurulmasına adadığını somutlaştırmayı başarmış bir dünya lideridir. D-8’in kuruluşu ile ilgili olarak Erbakan; “20. yüzyılın en önemli olaylarından birisi ve 20. yüzyılın 21. yüzyıla en kıymetli hediyesidir. D-8’lerin kurulması baştan sona harplerle ve çatışmalarla geçen 20. asrın sonunda, aydınlığa açılan bir kapı gibidir. Dünyada artık huzur, barış ve saadetin tesisi için, bir an evvel yanlışlardan vazgeçilmesi doğrulara dönülmesi ve yeni bir dünyanın kurulması gerekmektedir ve D-8 hareketi bu manada bir çalışma olarak değerlendirilmelidir. İnsanlık 20. asırda cereyan eden olaylardan ders alıp bir kez daha hataya düşmemek için şunları esas almalıdır; materyalizm değil maneviyatçılık, çatışma değil diyalog, çifte standart değil adalet, tekebbür değil eşitlik, sömürü değil işbirliği, baskı ve faşizm değil insan hakları, özgürlük ve demokrasi” demişti.
Kuşkusuz Erbakan hoca, Türkiye halkının izzeti ve refahı için derin, kalıcı ve yol gösterici izler bırakmış bir şahsiyettir. Kendi ideallerini izlerken gösterdiği azim ve kararlılığı, çalışkanlığı ve istikrarlı tutumu, Erbakan’ın geride hoş bir sada bırakmasına, isminin sürekli olarak hayr ve iyilikle anılmasına vesile olmuştur. Erbakan; gerginlik, ayrımcılık ve çatışmalardan uzakta ve hep ileriye doğru adımlar atan dünya çapında bir adalet toplumuna ulaşmak hedefiyle, ortak çalışma ve dayanışma anlayışı içerisinde üyelerini İslam dünyasının önde gelen ülkelerinin oluşturduğu D-8 Grubu’nun öncüsü ve mimarı olarak yıllarca ezilmiş olan Müslüman halklarına bir ümit ışığı, bir yol gösterici olmayı başarmıştır.
Erbakan, temelini İslam inancından alan adalet, insanı önceleyen yaklaşım ve küresel çapta projeleriyle İslam dünyasının ve insanlığın huzura kavuşturulması mücadelesi vermiştir, bu mücadele nedeniyle de emperyalist ve Siyonist mihraklarla sürekli mücadele etmek zorunda kalmıştır.
Filistin davası onun en önemli davasıydı. O şunu çok iyi biliyordu, ümmetin onuru Kudüs’ten geçiyordu. Kudüs işgal altındayken ümmetin onuru da işgal altındadır. Siyonizmle mücadelenin önemini bütün dünyaya haykıran Erbakan, siyonizmi dünyaya öğreten lider olarak da anılmayı hak etmektedir.
Öncü şahsiyetler vardır, onlar öncü ve önderlerdir, milyonları idare ve sevk ederek hedefini gerçekleştirme mücadelesi verir. Erbakan hoca, Türkiye’nin ufkunu açan liderlerdendir! Kısıtlı imkânlarla ve zorluklarla nitelikli kadrolar yetiştiren Erbakan, Türkiye siyasetine etki edecek yeni liderlerin filizlenmesini sağladı.
Uzun vadeli planlar yaptı, taşları ustalıkla ve kendisiyle mücadele edenlere hissettirmeden yerine iyi oturttu. Çünkü o, zaferin, planları/tuzakları bilen ve planlar/tuzaklar kuran Allah’tan geleceğine inanıyordu.
Erbakan’ın ne kadar rakibi varsa onları iyi bir şekilde hatırlayan bile yok, isimlerini telaffuz eden bile yok! Ama Erbakan hoca asla unutulmuyor, unutulmayacak ve hakkı kıyamete kadar teslim edilmeye devam edecek. Erbakan güçsüz değil, tam tersine çok güçlüydü. Bu mücadeleler sonucunda kaybeden cuntacılar, kazanan Erbakan’ın nezdinde millet oldu!
Bugün ülkemizi yöneten irade ve kadro Erbakan’ın 42 yıllık mücadelesiyle ve tecrübelerle şekillenmiş dünyada benzeri olmayan çok özel bir başarıdır. Kendisi bir tohum ekmiş, tohum toprağa karışmış ve filizlenmiştir, bugün milletimiz bunun çok bereketli meyvesini toplamakta ve sonucunu yaşamaktadır.
Necmettin Erbakan hocamızı bu vesileyle bir kez daha dualarla ve hayırla yâd ediyoruz. Türkiye’nin tüm inanç kesimleriyle birlikte, kadim İslam toprağı olduğu bilinciyle dünya lideri olduğu günleri de göreceğiz Allah’ın izniyle!
Erbakan Hocamızın hayatı ile ilgili bazı bilgiler:
29 Ekim 1926 yılında Sinop'ta doğan Erbakan’ın babası Adana'nın Kozan ve Saimbeyli bölgesinde yaşamış olan Kozanoğullarından Mehmet Sabri Erbakan’dır. Ağır ceza reisi olan babasının birçok yerde görev yapmış olması dolayısıyla çocukluğu muhtelif şehirlerde geçen Erbakan'ın annesi de Sinop'un tanınmış ailelerinden birinin kızı olan Kamer Hanım'dır.
Necmettin Erbakan, Kayseri Cumhuriyet İlkokulu'nda başladığı ve babasının Trabzon'a tayin olması dolayısıyla ilkokul öğrenimini burada okul birincisi olarak tamamladı. 1937 yılında ilk tahsilini tamamladıktan sonra aynı yıl İstanbul Erkek Lisesi'nde orta tahsiline başladı. İstanbul Erkek Lisesi'ni 1943 yılında birincilikle bitirdi. 1948 yılı yaz döneminde İTÜ Makine Fakültesinden mezun olan Erbakan aynı yılın 1 Temmuz'unda Makine Fakültesi Motorlar Kürsüsünde asistan olarak göreve başladı. 1948-1951 yılları arasındaki bu 3 yıllık asistanlık döneminde o zaman doktora tezine tekabül eden yeterlilik tezini hazırladı. Sınıflarda ders vermek doçent ve profesörlerin yetkisinde olmasına rağmen kendisi asistan olduğu halde ders vermesine izin verilmiştir.
Yeterlilik tezindeki başarısından dolayı üniversite tarafından 1951 yılında Aachen Teknik Üniversitesi'nde ilmi araştırmalar yapmak, bilgi ve görgüsünü artırmak üzere Almanya'ya gönderilen Erbakan, Alman ordusu için araştırma yapan DVL araştırma merkezinde Profesör Schimit ile birlikte çok başarılı çalışmalar yaptı. Aachen Teknik Üniversitesi'nde çalıştığı 1,5 yıl süre içerisinde, bir tanesi doktora tezi olmak üzere 3 tez hazırlayan ERBAKAN, Alman üniversitelerinde geçerli olan "Doktor" ünvanını aldı. Alman Ekonomi Bakanlığı için motorların daha az yakıt yakmaları konusunda araştırmalar yaparak rapor veren ve bu arada da doçentlik tezini hazırlayan Erbakan'ın "Dizel motorlarda püskürtülen yakıtın nasıl tutuştuğunu" matematiksel olarak izah eden bu tez, Alman ilim çevrelerinde büyük yankı uyandırdı. Tezin mecmualarda neşredilmesi üzerine o tarihte Almanya'nın en büyük motor fabrikası olan Deutz motor fabrikalarının umum müdürü Prof. Dr. Flats tarafından Leopar tanklarının motorları ile ilgili araştırmalar yapmak üzere bu fabrikaya davet edildi. Alman Ekonomik Bakanlığı'nın Ruhr sahasındaki fabrikalar üzerinde araştırma yapmak için görevlendirilen heyette kendisinin de yer almasının istenmesi üzerine 15 gün Ruhr sahasındaki bütün Ağır Sanayi fabrikalarını gezip inceleme fırsatı buldu. II. Dünya Harbi'nden sonra Alman üniversitelerinde ilk Türk ilim adamı olan Erbakan, 1953 yılında doçentlik imtihanını vermek üzere İstanbul'a döndü. İmtihan sonucunda 27 yaşında Türkiye'nin en genç doçenti olma başarısını gösteren Necmettin Erbakan, araştırmalar yapmak üzere tekrar Almanya'nın Deutz fabrikalarına gitti. Burada 6 ay süreyle motor araştırmaları başmühendisi olarak, Alman ordusu için yapılan araştırma çalışmalarına katıldı.
1953'ün Kasım ayında İstanbul Teknik Üniversitesi'ne dönen Erbakan, Mayıs 1954 - Ekim 1955 yılları arasında askerlik görevini ifa etti. İstanbul Kâğıthane’deki 6 aylık yedek subay öğreniminden sonra Halıcıoğlu'ndaki istihkâm bakım bölüğünde 6 ay asteğmen, 6 ay da teğmen olarak makinelerin bakım ve tamiratları kısmında görev yaptı. Askerlik görevinden sonra tekrar üniversiteye dönen Necmettin Erbakan 1956 yılında Türkiye'de ilk yerli motoru imal edecek olan, 200 ortaklı Gümüş Motor A.Ş.'yi kurdu. Erbakan’da böyle bir fabrika kurma fikri Almanya'da çalışmaları esnasında, Türkiye Zirai Donatım Kurumu'nun sipariş verdiği motorları görünce iyice uyanmıştı.
Yurda dönünce bu çalışmayı başlattı. Ve bugün Pancar Motor adı altında çalışan fabrikanın temelini 1 Temmuz 1956'da attı. Gümüş Motor fabrikasında seri imalat 1 Mart 1960 tarihinde başlamıştır. 1960 yılında Ankara'da yapılan Sanayi Kongresi'nde Gümüş Motor'un yaptığı imalatları sunan Erbakan "Yeni hedef otomobillerin Türkiye'de yapılmasıdır" fikrini ortaya atmış, o zaman yönetimde olan askerler tarafından revaç bulan bu fikir üzerine Eskişehir Demiryolları CER atölyesinde "DEVRİM OTOMOBİLİ" adıyla ilk yerli otomobil Erbakan tarafından imal edilmiştir. Askeri yönetim Gümüş Motor fabrikasını gezmiş, büyük ilgi ve heyecan duymuşlar, bunun üzerine 200'e yakın General ve üst rütbeli subaya Erbakan tarafından bir Sanayi Konferansı verilmiştir.
1965 yılında profesör olan Erbakan, Şubat 1966'da Odalar Birliği Sanayi Dairesi Başkanlığına getirildi. Daha sonra Genel Sekreter olan Erbakan, 1968 Mayıs'ında Odalar Birliği İdare Heyeti Üyesi, Mayıs 1969'da da Odalar Birliği Başkanı oldu. O zamanki hükümet her türlü kanuni hükümleri hiçe sayarak Erbakan'ı polis zoruyla görevinden uzaklaştırdı.
Nermin Hanım eşi Erbakan için şöyle diyor; "O, iyi bir lider olmanın yanı sıra çok iyi bir eştir. İçinde bulunduğu yoğun programlarına rağmen bizi ihmal etmez. Çocuklarla yeteri kadar ilgilenir. Bu yönüyle de çok iyi bir babadır."
Erbakan 43 yaşında Milletvekili seçiliyor
1969'da Konya'dan bağımsız milletvekili seçilen 43 yaşındaki Prof. Dr. Necmettin Erbakan, istikbalde fikir ve düşüncelerinden dolayı birçok zorlukla karşılaşacağını bildiği halde aday olup siyasete girdi.
1998 yılı Şubat ayında Genel Başkanı olduğu Refah Partisi’nin kapanmasıyla 5 yıl siyasi yasaklı hale gelen Erbakan 17 Ekim 2010 günü Saadet Partisi'ne Genel Başkanı olarak seçilmiştir.
Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan 27 Şubat 2011 Pazar Günü Hakk'ın rahmetine kavuştu. Erbakan, 1 Mart 2011 Salı günü İstanbul Fatih Camii'nden çok kalabalık bir topluluk tarafından Hakk’a uğurlandı.
Prof. Dr. Necmettin Erbakan, İstanbul Zeytinburnu'nda bulunan Merkezefendi Kabristanı'nda yatmaktadır. Allah kendisine ve tüm geçmişlerimize rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. Ruhuna bir Fatiha…
YAZAR: YAKUP ÖKSÜZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder