Recep Şentürk: Bir Hürriyet Savaşçısı “Malcolm X”
- Sizce Malcolm X yaşadığı dönem için ve şimdi Türkiye ve İslam dünyası için ne anlam ifade ediyor?
- Bu sorunun içerisinde üç tane soru var. Öncelikle yaşadığı dönemde ne ifade ediyordu? Oradan başlayalım isterseniz.
Yaşadığı dönemde kimin için ne ifade ediyordu? Yaşadığı dönemde ABD’deki siyahiler için ne ifade ediyordu? O siyahiler içerisinde Müslüman olanlar ve Müslüman olmayanlar vardı, onlar için ne ifade ediyordu? Tabi en önemlisi Müslüman olanlar için ne ifade ediyordu?
Orada Malcolm X’in hayatının iki safhası önemli. Ehlisünnete gelmeden önceki safhası ve ehlisünnet akaidini benimsedikten sonraki safhası.
Malcolm X ehlisünnet olmadan önceki aşamada National İslam’ın bütün Amerika çapında sözcüsü ve Elijah Muhammed’den sonra en önemli lideri olarak görülüyordu ve herkes onun emrinde idi. Bu açıdan çok önemli. Sürekli yeni ibadethaneler açıyorlardı, kendi anlayışlarına göre İslam’ı yaymaya çalışıyorlardı. Bu dönemde National İslam’dan olan siyahi Müslümanların lideri pozisyonunda bir insandı. Daha sonra hacca gidip ehlisünnet akaidini benimsedikten sonraki safha çok önemli. Malcolm X’in ABD’deki Müslümanlara yapmış olduğu gerçek katkı bu safhada ortaya çıkmıştır. Yanlış istikamette giden ABD’deki siyahi Müslüman topluluğunu tekrar sahih istikamete döndürme çabası içerisine girmiştir ve bence Malcolm X’in 20.yüzyılda yapmış olduğu en önemli katkı bu noktada olmuştur. Yoksa şu anda ABD’de milyonlarca sapık Afro-Amerikan insan olacaktı ama Malcolm X o akımı bir şekilde ehlisünnet istikametine çevirdi. Biz bu sayede ehlisünnet itikadına sahip Afro-Amerikan kardeşlerimizden oluşan Müslüman bir toplulukla karşı karşıyayız. Tabi o eski sapık inancı devam ettiren Farrakhan isimli başka bir kişi var. Onun etrafındakiler hâlâ National İslam ideolojisi üzerine devam ediyorlar ama çok küçük bir gruplar. Şu anda esas büyük çoğunluk ehlisünnet çizgisinde. Onları National İslam’ın yanlış ideolojisinden ve inancından kopartıp ehlisünnete getiren kişi Malcolm X’dir. İşte Malcolm X bu açıdan çok önemlidir.
- Peki, Malcolm X oradaki beyazlar için ne ifade ediyor?
- Beyazlar için Malcolm X bir hürriyet savaşçısı, bir insan hakları savunucusu, kapitalizme karşı çıkan bir direnişçi. Şuanda Malcolm X sadece Müslümanlar için kahraman bir insan değil! Sırf bu direnişinden dolayı kapitalizme direnen solculardan olsun, Marksistlerden olsun Malcolm X’i örnek bir lider olarak gören birçok insan var. Malcolm X’in o dönemde beyaz üstünlüğüne ve sömürgeciliğe karşı Müslüman olmayan insanlarla da işbirlikleri ve görüşmeleri var. Dolayısıyla Müslüman olmayanlar arasında da sevilen, sayılan bir insan. Biz Müslüman olduğu için seviyoruz; onlar kapitalizme karşı direnen, halkını sömürülmekten kurtarmaya çalışan bir insan olduğu için seviyorlar. Hatta o dönemde beyazlardan gelip Malcolm X’e yardım etmek isteyenler, onun davasını desteklemek isteyenler var. Beyazların şeytani olduğuna inandığı, National İslam düşüncesine sahip olduğu dönemde beyaz bir kadın ona: “Ben senin siyahları bu ezilmişlikten kurtarma mücadeleni çok takdir ediyorum, sana nasıl yardım edebilirim?” diyor. Malcolm ise kadına “Hiçbir şekilde yardım edemezsin çünkü sen bir beyazsın.” diyerek, yardımcı olma isteğini reddediyor. Çünkü o dönemde ırkçı bir yaklaşıma sahip ama sonraki dönemde düşünceleri değişiyor. Beyazların şeytani olmadığını, siyahiler gibi insan olduklarını, Müslüman olabileceklerini ve hakikati savunabileceklerini anlıyor. Zaten ondan sonra daha geniş bir yaklaşımla işbirliklerine girişiyor.
- Günümüz açısından Malcolm X ne ifade ediyor?
- Malcolm X günümüz açısından gençlere bir rol model olmuştur. Çağdaş dünyada nasıl Müslüman olunacağını, nasıl mücadele edileceğini bizlere öğretmiştir. Bir ülkede demokrasinin olması; orada haksızlıkların olmayacağı, mücadele edilmeyeceği anlamına gelmiyor. Örneğin ABD demokratik bir ülke olmasına rağmen siyahlara baskı yapıyordu, onlara haklarını vermiyordu. Dolayısıyla Malcolm X, bu demokratik ortamda haklı mücadelenin devam edeceğini ve nasıl yapılması gerektiğini ortaya koymuş oldu. Diğer taraftan özellikle hacca gittikten sonra evrensel olarak bütün ezilenlerin haklarını savunmayı benimsemiştir. Sadece ABD’deki Afro-Amerikan siyahilerin haklarını değil, sadece Müslümanların haklarını değil! Bütün ezilen insanların haklarını savunma yolunu benimsemiştir. Bunu İslam’ın emri olduğu için yapmıştır. Bu açıdan Malcolm X, çağdaş dünyada yaşamış bir insan hakları savunucusudur: Evrensel insan hakları savunucusu. Bu açıdan da bizlere çok önemli bir mesaj veriyor. Biz insan haklarını savunacaksak sadece kendi kabilemizin, aşiretimizin, kliğimizin, ırkımızın veya vatandaşlarımızın ya da sadece Müslümanların değil; bütün insanlığın, ezilen bütün insanların haklarını savunmak mecburiyetindeyiz. Bu da bizim dinimizin bir emridir. Ben ABD’de görüyordum, çağdaş insan hakları savunucuları resim yapıyorlar, tablolarını koyuyorlar ama içinde bir tane Müslümanın bile resmi yok. Hâlbuki bizim de aynı şekilde, çağdaş insan hakları savunucuları içindeki Müslümanların miraslarını ortaya çıkartmamız gerekiyor. Malcolm X, o açıdan gençlerimiz için çok önemli bir rol model teşkil ediyor. 20. yüzyılda bir Müslümanın evrensel olarak bütün ezilenlerin haklarını nasıl savunduğunun örneğini bize göstermiş oluyor.
- Malcolm X aksiyon yönü son derece kuvvetli, karizmatik bir liderdi. Kitap yazmamasına rağmen hayatı ve konuşmalarıyla büyük kitleleri etkiledi. Modern çağ içerisinde Malcolm X’in bu yönlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Orada Malcolm X’in hayatının iki safhası önemli. Ehlisünnete gelmeden önceki safhası ve ehlisünnet akaidini benimsedikten sonraki safhası.
Malcolm X ehlisünnet olmadan önceki aşamada National İslam’ın bütün Amerika çapında sözcüsü ve Elijah Muhammed’den sonra en önemli lideri olarak görülüyordu ve herkes onun emrinde idi. Bu açıdan çok önemli. Sürekli yeni ibadethaneler açıyorlardı, kendi anlayışlarına göre İslam’ı yaymaya çalışıyorlardı. Bu dönemde National İslam’dan olan siyahi Müslümanların lideri pozisyonunda bir insandı. Daha sonra hacca gidip ehlisünnet akaidini benimsedikten sonraki safha çok önemli. Malcolm X’in ABD’deki Müslümanlara yapmış olduğu gerçek katkı bu safhada ortaya çıkmıştır. Yanlış istikamette giden ABD’deki siyahi Müslüman topluluğunu tekrar sahih istikamete döndürme çabası içerisine girmiştir ve bence Malcolm X’in 20.yüzyılda yapmış olduğu en önemli katkı bu noktada olmuştur. Yoksa şu anda ABD’de milyonlarca sapık Afro-Amerikan insan olacaktı ama Malcolm X o akımı bir şekilde ehlisünnet istikametine çevirdi. Biz bu sayede ehlisünnet itikadına sahip Afro-Amerikan kardeşlerimizden oluşan Müslüman bir toplulukla karşı karşıyayız. Tabi o eski sapık inancı devam ettiren Farrakhan isimli başka bir kişi var. Onun etrafındakiler hâlâ National İslam ideolojisi üzerine devam ediyorlar ama çok küçük bir gruplar. Şu anda esas büyük çoğunluk ehlisünnet çizgisinde. Onları National İslam’ın yanlış ideolojisinden ve inancından kopartıp ehlisünnete getiren kişi Malcolm X’dir. İşte Malcolm X bu açıdan çok önemlidir.
- Peki, Malcolm X oradaki beyazlar için ne ifade ediyor?
- Beyazlar için Malcolm X bir hürriyet savaşçısı, bir insan hakları savunucusu, kapitalizme karşı çıkan bir direnişçi. Şuanda Malcolm X sadece Müslümanlar için kahraman bir insan değil! Sırf bu direnişinden dolayı kapitalizme direnen solculardan olsun, Marksistlerden olsun Malcolm X’i örnek bir lider olarak gören birçok insan var. Malcolm X’in o dönemde beyaz üstünlüğüne ve sömürgeciliğe karşı Müslüman olmayan insanlarla da işbirlikleri ve görüşmeleri var. Dolayısıyla Müslüman olmayanlar arasında da sevilen, sayılan bir insan. Biz Müslüman olduğu için seviyoruz; onlar kapitalizme karşı direnen, halkını sömürülmekten kurtarmaya çalışan bir insan olduğu için seviyorlar. Hatta o dönemde beyazlardan gelip Malcolm X’e yardım etmek isteyenler, onun davasını desteklemek isteyenler var. Beyazların şeytani olduğuna inandığı, National İslam düşüncesine sahip olduğu dönemde beyaz bir kadın ona: “Ben senin siyahları bu ezilmişlikten kurtarma mücadeleni çok takdir ediyorum, sana nasıl yardım edebilirim?” diyor. Malcolm ise kadına “Hiçbir şekilde yardım edemezsin çünkü sen bir beyazsın.” diyerek, yardımcı olma isteğini reddediyor. Çünkü o dönemde ırkçı bir yaklaşıma sahip ama sonraki dönemde düşünceleri değişiyor. Beyazların şeytani olmadığını, siyahiler gibi insan olduklarını, Müslüman olabileceklerini ve hakikati savunabileceklerini anlıyor. Zaten ondan sonra daha geniş bir yaklaşımla işbirliklerine girişiyor.
- Günümüz açısından Malcolm X ne ifade ediyor?
- Malcolm X günümüz açısından gençlere bir rol model olmuştur. Çağdaş dünyada nasıl Müslüman olunacağını, nasıl mücadele edileceğini bizlere öğretmiştir. Bir ülkede demokrasinin olması; orada haksızlıkların olmayacağı, mücadele edilmeyeceği anlamına gelmiyor. Örneğin ABD demokratik bir ülke olmasına rağmen siyahlara baskı yapıyordu, onlara haklarını vermiyordu. Dolayısıyla Malcolm X, bu demokratik ortamda haklı mücadelenin devam edeceğini ve nasıl yapılması gerektiğini ortaya koymuş oldu. Diğer taraftan özellikle hacca gittikten sonra evrensel olarak bütün ezilenlerin haklarını savunmayı benimsemiştir. Sadece ABD’deki Afro-Amerikan siyahilerin haklarını değil, sadece Müslümanların haklarını değil! Bütün ezilen insanların haklarını savunma yolunu benimsemiştir. Bunu İslam’ın emri olduğu için yapmıştır. Bu açıdan Malcolm X, çağdaş dünyada yaşamış bir insan hakları savunucusudur: Evrensel insan hakları savunucusu. Bu açıdan da bizlere çok önemli bir mesaj veriyor. Biz insan haklarını savunacaksak sadece kendi kabilemizin, aşiretimizin, kliğimizin, ırkımızın veya vatandaşlarımızın ya da sadece Müslümanların değil; bütün insanlığın, ezilen bütün insanların haklarını savunmak mecburiyetindeyiz. Bu da bizim dinimizin bir emridir. Ben ABD’de görüyordum, çağdaş insan hakları savunucuları resim yapıyorlar, tablolarını koyuyorlar ama içinde bir tane Müslümanın bile resmi yok. Hâlbuki bizim de aynı şekilde, çağdaş insan hakları savunucuları içindeki Müslümanların miraslarını ortaya çıkartmamız gerekiyor. Malcolm X, o açıdan gençlerimiz için çok önemli bir rol model teşkil ediyor. 20. yüzyılda bir Müslümanın evrensel olarak bütün ezilenlerin haklarını nasıl savunduğunun örneğini bize göstermiş oluyor.
- Malcolm X aksiyon yönü son derece kuvvetli, karizmatik bir liderdi. Kitap yazmamasına rağmen hayatı ve konuşmalarıyla büyük kitleleri etkiledi. Modern çağ içerisinde Malcolm X’in bu yönlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Maalesef biz kitapları, matbu malzemeyi biraz putlaştırıyoruz. Biz zannediyoruz ki her şey matbu malzemeyle olacak. Hâlbuki esas olan sohbettir, konuşmadır, insanların kalplerine dokunabilmektir. Zaten günümüzde de sosyal medya, televizyon, sinema gibi araçlar kitaplardan daha etkili. Bu noktada kitaplar da bir araç sadece. Malcolm X’in amacı kitlelere ulaşmaktı ve konuşmalarıyla bu kitlelere çok rahatlıkla ulaşabiliyordu. Dolayısıyla yapacağı iş ve ulaşmak istediği maksat açısından kitap yazma ihtiyacı yoktu. Zaten kitap yazacak bir eğitimden de geçmemişti ama kitap yazmadan da maksadına ulaşmış oldu. Mesajını kitlelere ulaştırmış oldu. Buradan çıkaracağımız bir ders var: Biz de günümüzde mesajımızı kitlelere en güzel şekilde nasıl ulaştırabiliyorsak; o vesileleri, o metotları kullanarak ulaştırmaya çalışmalıyız. “İlla kitapla olacak, illa şununla olacak, illa bununla olacak” diye bir şey söz konusu değil. Matbu sözden ziyade yaşayan söz, insanlar üzerinde daha etkilidir. Onun için sohbet kitaptan daha etkilidir. Zaten Peygamber Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam da insanları sohbetle eğitmiştir. Günümüzde de söz her zaman için matbu eserlerden daha güçlü bir şekilde insanları etkilemektedir.
- Malcolm X iki kez adını değiştiriyor. İlk önce soyadını Little'dan X'e, sonra adını Hacı Malik el-Şahbaz'a. Bu değişimler hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Ben “Malcolm X” kitabımda bu durumu anlattım. Malcolm X sürekli bir arayış içerisinde ve arayışta olduğu için de hayatının bu şekilde farklı safhaları var. İlk olarak Malcolm Little safhası: Orada kendini sorgulamayan, nefis muhasebesi yapmayan tamamen ‘nefsi emmare’ peşinde koşan bir kişi olarak hayatını sürdürüyor ama daha sonra yavaş yavaş düşünmeye ve kendini sorgulamaya başlıyor. Bu sorgulama neticesinde kendisinin Malcolm Little olmadığını, kendi kimliğinin meçhul olduğunu fark ederek “X” soyadını alıyor. “X” bilinmeyen anlamına geliyor. Yani “Ben kendimi tanımıyorum, bilmiyorum, bir arayış içindeyim” demiş oluyor. Bu çok önemli bir şey. Modern eğitim, modern kültür hepimize belirli kimlikler empoze ediyor. En basitinden hepimizi tüketici olarak sınıflandırıyorlar değil mi? Bazı insanlar kendilerine empoze edilen bu kimlikleri veya boyandıkları bu boyayı hiç sorgulamıyorlar. Öylece yaşayıp gidiyorlar ama Malcolm X gibi insanlar sorguluyor. “Modern kültürde, modern eğitimde bana bu ideoloji verildi, bu isim verildi, bu kimlik verildi ama bu gerçekten doğru mu, değil mi?” bunların sorgulanması icap ediyor. Modaya, kalabalığa uyarak bir hayat yaşamak belki rahat olabilir ama o tarz bir hayat yaşamak insana yakışmaz. Malcolm X kendini, kitlenin veya toplumun genelinin kapılıp gittiği rüzgârdan bir şekilde ayrıştırıyor. Diyor ki “Ben sizin verdiğiniz ismi kabul etmiyorum, sizin verdiğiniz kimliği kabul etmiyorum.” ama onun yerine neyi koyacağımı da bilmiyorum. Bu ‘la’ anlamına geliyor. Yani ‘reddediyorum’ diyor. Henüz ‘illa’ safhasına geçmemiş. İşte bu, kim olduğunu; soyunun, aslının, dininin ne olduğunu arayış dönemidir. Bu arayış bir müddet devam ediyor. Kendini bulduğu zaman X’i kaldırıyor. “Ben artık Hacı Malik el-Şahbaz’ım, ben Afrika’dan Müslüman bir kabilenin soyundan geliyorum.” diyor ve o zaman gerçek kimliğini bulmuş oluyor. ‘La’dan ‘illa’ya geçmiş oluyor. ‘La’ safhası meçhul bir safhadır, red safhasıdır. Ondan sonra ‘illa’nın gelmiş olması kendisini rahatlatıyor; çizgisini, kimliğini daha net bir hâle getirmiş oluyor. Bu, modern toplumun olduğu bütün memleketlerde böyledir. Modern eğitim, modern kültür, modern ideolojiler insana hep belli şeyleri empoze etmeye çalışır. Gençlerimizin buradan çıkaracağı örnek; bunların hepsinin sorgulanması gerektiğidir. Mesela, Türkiye’de inkılap tarihi öğretiliyor değil mi? Piyasada dolaşan belli siyasi ideolojiler, fikirler, moda var. Bunları bizim üzerimize yapıştırmaya çalışıyorlar. Bizim bunları sorgulamamız gerekiyor. Bu sorgulama çok rahatsızlık verici bir şey, çok sıkıntılı bir dönem. Çünkü orada kendini ‘X’ olarak görüyorsun. Mâlûm Necip Fazıl da benzer bir süreçten geçiyor. Modern eğitimin, modern kültürün, modanın verdiği kalıplara bir yabancılaşma; bunları reddetme dönemi yaşıyor. Necip Fazıl gibi, İsmet Özel gibi ve onlara benzer başka düşünürlerimiz içerisinde de benzer şekilde modern hayat hapishanesinden kendini kurtarmaya çalışan insanlar var. Hapishaneden kaçıp henüz evini inşa edememiş insanlarımız var. İşte o safha ‘X’ safhası; meçhul, arayış içinde olunan bir safha.
Tabi herkes o cesareti gösteremiyor. İşte o cesareti gösterenler böyle sıkıntılı bir dönem yaşadıktan sonra her şeyin hakikatine erme imkânına kavuşmuş oluyorlar. Bizim gençlerimizin de buradan böyle bir ders çıkartmaları gerekiyor. Toplumun, modanın, kültürün bize hazır olarak sunmuş olduğu kalıpları sorgulayıp, İslam’ın hakikatini, gerçek soyumuzu, neslimizi, manevi kimliğimizi araştırarak bulup, onu sahiplenmemiz icap ediyor. Osmanlı’nın yıkılmasından sonra Türkiye’de de benzer bir yabancılaştırma süreci yaşandı. Nasıl ki Afrika’dan siyahileri alıp Amerika’ya götürüp adlarını, kültürlerini, dillerini değiştirip bir kültür evrimi, özüne ve köküne yabancılaştırma süreci yaşanmışsa benzerini bütün İslam dünyasında ve Türkiye’de yapmaya çalıştılar. Bizi de İslam kültüründen, Osmanlı kültüründen uzaklaştırmaya; isimlerimizi, ezanımızı değiştirmeye çalıştılar. Akaidimizi, ahlâkımızı, âdâbımızı değiştirmeye çalıştılar. Oradaki süreçle buradaki süreç birçok açıdan benzeşmektedir. Biz, onu sorgulayıp ondan koptuğumuz zaman bir ‘X’ dönemi yaşamış oluyoruz. “Biz, Hazreti Muhammed Aleyhisselam’ın ümmetiyiz, biz ehlisünnetteniz, Osmanlı soyundanız.” dediğimiz zaman gerçek kimliğimizi bulmuş oluyoruz. Bu sebeptendir ki Malcolm X’in hikâyesi Türkiye’deki gençlere, insanlara yabancı gelmiyor. Bu açıdan da çok ilginç benzerlikler var.
- Son olarak, Malcolm X öldürülmeden önce çok önemli görüşmeler yapmıştı. Hatta Fidel Castro ile bile görüşmüştü. Sizce bu görüşmelerle neyi amaçlıyordu?
- Daha önce de bahsettiğim gibi Malcolm X, hayatının son safhasında evrensel insan hakları savunucusu haline gelmiştir. Sadece siyahların, sadece Müslümanların haklarını savunan değil; ezilen kim olursa olsun, kim tarafından ezilirse ezilsin, onu tutup kaldırmak ve ezen kim olursa olsun kimi eziyor olursa olsun ona karşı da isyan etmek, direnmek istiyordu. Böyle bir noktaya gelmişti. Fidel Castro da Latin Amerika’da ABD tarafından ezilen insanların haklarını savunmaya çalışıyordu. Aynı zamanda ister Afrika’da olsun ister ABD’nin kendi içinde olsun ezilen, sömürülen bütün insanlara destek olmaya çalışıyordu. Tabi, akidesi bakımından, ideolojisi bakımından farklı olabilir ama sömürüye ve ezilmeye karşı çıktığı için Malcolm X onunla görüşmüştü. Aslında Fidel Castro kendisi gelip Malcolm X’i ziyaret etmiştir. Görüşme talebi Malcolm X’den gitmemiştir. Castro saygısından dolayı gelip bizzat ziyaret ediyor. Malcolm X böyle bir işbirliğine açık. Biz de bugün ‘Hılf-ul Fudul Cemiyeti’nde olduğu gibi zulme karşı çıkan herkesle; akaidine, dinine, ideolojisine bakmaksızın işbirliği yapabiliriz. Çünkü o akaid, din Allah’la kul arasında olan bir şeydir. Ama zulüm insanla insan arasında olan bir şeydir. Bizim inancımıza göre bir siyasi sistem küfür ile ayakta durabilir ama zulüm ile ayakta duramaz.
Kur’an-ı Kerim’de zalimlerden başka kimseye düşmanlık etmek yasaklanmıştır. Bakara Suresi 193. Ayette şöyle buyuruluyor: فَلاَ عُدْوَانَ إِلاَّ عَلَى الظَّالِمِينَ Zalim ister Müslüman olsun, ister beş vakit namaz kılıyor olsun, isterse ailenden olsun; Müslüman olarak zulmüne karşı çıkmak senin vazifendir. Öbür taraftan bir insanın dînî yanlışı olabilir ama insanlara zulmetmiyorsa ve zulme karşı çıkıyorsa biz onlarla şeriatın koyduğu sınırlar içerisinde işbirliği yapabiliriz. Adalete inanan insanlarla birlikte zalimlere karşı mücadele etmeliyiz. Günümüzde bu tür işbirlikleri içerisinde olmamız lazım. Her ne kadar Müslüman olmasa bile hem doğuda hem batıda adalete inanan, sömürgeciliğe karşı çıkan, Müslümanların haklarını savunan, başörtüyü savunan bir sürü insan var. Bizim bu insanlarla da bir işbirliği yapıp koordinasyon içerisinde olmamız lazım. Diyelim ki Almanya’da bir yere cami yapılıyor. “Bu cami yapılmasın, bu cami yıkılsın” diye protesto eden Almanlar varken bir de onlara karşı caminin yapılmasını savunmak üzere gösteri yapan Almanlar var. Bizim bu iki cenahı aynı görmememiz lazım. Kuran-ı Kerim’de “Leys-ül Sevaa” buyuruluyor: Ki onlar eşit değillerdir. Yine Âli İmran Suresi 75. Ayette mealen “Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana eksiksiz iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez.” buyruluyor. Dolayısıyla insanlar Hristiyan da olsa, Yahudi de olsa, başka dinlerden de olsa bunların hepsi eşit değildir. Aynı şekilde ahlaklı olan, dürüst olan, hakkı ve adaleti savunan insanlar var. Bu insanlar için bir insanın Müslüman olması veya kendi dininden olmaması, zûlme maruz kaldığında onların hakkını savunmasını etkilememektedir. Biz bunlarla işbirliği yapmalıyız. Malcolm X’in yaptığı da buydu. Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ‘Hılf-ul Fudul Cemiyeti’nde yaptığı da buydu. Peygamber Efendimiz “Bugün dahi olsa gider o cemiyete katılırım.” buyurmuştu. Bu bize, Efendimiz ’den güzel bir mesajdır.
- Hocam teşekkür ederiz. Allah razı olsun.
- Ben teşekkür ederim. Allah sizden de razı olsun. Sizlere muvaffakiyetler versin.
RÖPORTAJ: RECEP ŞENTÜRK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder