
İnsanları
izliyorum bugünlerde, kendilerine pek bir değer veriyorlar. Bir günde yaptıkları
işleri mübalağayla anlatıp Kafdağı’na uğruyorlar. İnsanlar, insanlar…
Blok blok evlere ayrılıp saygınlığı arttıran eşyalar satın almaktalar. Kişiliğini kiralayarak evini güzelleştirmeye uğraşmak…
İnsanları
izliyorum şu ara, otobiyografilerine yazdıklarının haklılık payı, yalancı çoban
ile özdeşleşmekte. Belli ki kendini en çok kibir konusunda geliştiriyorlar. İşini
hakkıyla yapan adamlara, kendileri gökteymiş gibi bakıyorlar. Onların da -uzun
süredir hissetmeseler de ayakları yerde, bilmiyorlar.
İnsanlara kızıyorum,
neyden fayda gelmeyecekse teknolojiyi o yönde ilerletme yarışındalar.
Gereklileri
gereksizlerden ayırıp ayağa bile kalkmadan çöpe fırlatıyorlar.
İnsanlar,
insanlar geçiyor gözlerimden, kendine has dünyaları olan mucitleri yererek
kuklalığa sürükleyen canlılar yapmaktalar. Dinliyorum, dudağımda kırık bir
tebessüm ve acı acı kokluyorum dıştan diri gözüken ama içerideki ölünün
kokusunu bastıramayan varlıkları.
Bense
kendimi kelebek sınıfında derse sokuyorum, kısa lakin dorukları dahi tepelerden
seyre dalan bir ömür var omuzlarımda. Sizin kadar zamana yayamam iyiliklerimi çünkü
günleri değil dakikaları sayıyorum. Sizin, fazla sıkılmaya gelmeyen ayrıca
rahat bırakıldığında kaybolup giden ruhunuzu bana yüklemeye çalışmanıza da
anlam veremiyorum. Anlatsanıza, nedir bu kendinizin kötü yönlerini diliniz
varmadığı için cümlelere katamayışınız ve bundandır ki deyimlerinizi hep teşbih
yoluyla oluşturmanız.
Zamanım kısıtlı,
ben en iyisi sizin şu afili sözlerinizden birisiyle bitireyim son nefesimi ve
anlayamadan işlerinizi veda edeyim kuru kalabalığınıza.
Sahte
hislerinize ithafen:
“Ses
olun, yankı değil.”
Yazar: Ayşe Aleyna Kuşcu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder