15 Ocak 2017 Pazar

ÖMRÜN KELEBEĞİ

Oysa son nefesimiz de olacaktı, bilmeden ne boş yaşamışız. Yarınlardan hep ümitli tavırlarla saltanatı sürdürmeye çalışmamız…

İnsanları izliyorum bugünlerde, kendilerine pek bir değer veriyorlar. Bir günde yaptıkları işleri mübalağayla anlatıp Kafdağı’na uğruyorlar. İnsanlar, insanlar…



Blok blok evlere ayrılıp saygınlığı arttıran eşyalar satın almaktalar. Kişiliğini kiralayarak evini güzelleştirmeye uğraşmak…

İnsanları izliyorum şu ara, otobiyografilerine yazdıklarının haklılık payı, yalancı çoban ile özdeşleşmekte. Belli ki kendini en çok kibir konusunda geliştiriyorlar. İşini hakkıyla yapan adamlara, kendileri gökteymiş gibi bakıyorlar. Onların da -uzun süredir hissetmeseler de ayakları yerde, bilmiyorlar.

İnsanlara kızıyorum, neyden fayda gelmeyecekse teknolojiyi o yönde ilerletme yarışındalar. 
Gereklileri gereksizlerden ayırıp ayağa bile kalkmadan çöpe fırlatıyorlar.

İnsanlar, insanlar geçiyor gözlerimden, kendine has dünyaları olan mucitleri yererek kuklalığa sürükleyen canlılar yapmaktalar. Dinliyorum, dudağımda kırık bir tebessüm ve acı acı kokluyorum dıştan diri gözüken ama içerideki ölünün kokusunu bastıramayan varlıkları.

İnsanlar…

Bense kendimi kelebek sınıfında derse sokuyorum, kısa lakin dorukları dahi tepelerden seyre dalan bir ömür var omuzlarımda. Sizin kadar zamana yayamam iyiliklerimi çünkü günleri değil dakikaları sayıyorum. Sizin, fazla sıkılmaya gelmeyen ayrıca rahat bırakıldığında kaybolup giden ruhunuzu bana yüklemeye çalışmanıza da anlam veremiyorum. Anlatsanıza, nedir bu kendinizin kötü yönlerini diliniz varmadığı için cümlelere katamayışınız ve bundandır ki deyimlerinizi hep teşbih yoluyla oluşturmanız.

Zamanım kısıtlı, ben en iyisi sizin şu afili sözlerinizden birisiyle bitireyim son nefesimi ve anlayamadan işlerinizi veda edeyim kuru kalabalığınıza.

Sahte hislerinize ithafen:


“Ses olun, yankı değil.”



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder