Ama farklı bir açıdan bakınca işler değişebilir.
Nefsi arzular, fitneler, yalanlar, şeytanın kandırmacaları. Doğrunun farkında olduğumuz halde yanlışa koşmalarımız, yanlışla doğruyu ayırt etmekte zorlanışlarımız.
Bunların hepsiyle bir gün boyunca en ince ayrıntısına kadar düşünüp mücadele vermeye kalkışırsak, Allah muhafaza bizi bataklık gibi içine çekecektir. Ama biz belli bir karaktere erişerek, belli bir düstur üzere yaşayarak onların bize yaklaşmasını onlarla hiç uğraşmadan engellesek nasıl olur?
Allah'ım sen bizi şerlerle sınama derken aslında bizden öncekilerin sınandığıyla sınanacağımızı yani şerle sınanacağımızı biliyoruz. Neden böyle bir dua ediyoruz? Aslında şöyle demek istiyoruz: "Allah'ım öyle bir karaktere öyle bir takvaya sahip olayım ki, bu şerler bana imtihan olarak yaklaşamasın bile." Yani bizim kendimize bir yol haritası çizip o haritadan şaşmadığımız sürece günah dairesine yaklaşmamış olmak ve yaklaşmayınca da o imtihanı bir nevi yaşamamış olmayı hedefliyoruz.
Bunun için yapılması gereken tek şey kendimize belli düsturlar edinmek. Muhtemelen daha monoton bir hayata geçiş yapacağız ama belli imtihanlara uzaktan el sallayıp geçebilmenin huzuru da bir başka olacak.
Öncelikli yapmamız gereken sosyal hayatımızda ve iç dünyamızda karşılaştığımız her olay ve durum için hazırda bulunan kilit hadis-i şerif ve sünnet-i seniyyelerimiz olmalı. Efendimizin yaptıkları da, söyledikleri de onayladıkları da bizim için hayatımızın her alanında günahlara karşı bir kalkan görevi görecektir.
Sosyal hayatımızı nasıl şekillendirmemiz gerektiğini gösteren edep ve görgü kuralları gençlerde sanallaşmış ve modernleşmiş, orta ve üzeri yaşlarda tamamen gelenek ve göreneklere bağlı kalmıştır. Bu sebeple mütedeyyin ve muhafazakâr kesimlerde dahi edep dinden bağımsız düşünülmeye başlanmış, sosyal hayatın temel yapıları sekülerleşmiştir.
Doğru bir tefekkür ile hadis ve sünnetleri hayatımıza uyarlamak aslında Efendimiz'in bize verdiği çok önemli sosyoloji, psikoloji, edep ve görgü kurallarını iyi bir şekilde anlamamızı sağlayacaktır. Bu öğrendiklerimizi kendimize düstur edinip hayatımıza uygulamak ise bizi takvalı ve günahlara karşı kalkanlı hale getirecektir.
Yani vesvese ve fitnelerle zıtlaşmak bize bir şey kazandırmayacağı gibi zıt kutuplu mıknatısların birbirini çekmesi gibi bizi bir süre sonra o bataklığın içine alacaktır. Ama sünnet kalkanına sarılmak bizi hiç inatlaşmadan aynı kutuplu mıknatıslar gibi tehlikeden uzak tutacak, günah dairesinin çekim alanından uzak tutacaktır.
Risale-i Nur'da denildiği gibi:
Arkadaş! Vesvese ve evham zulmetleri içinde yürürken, Resul-i Ekrem'in (A.S.M.) sünnetleri birer yıldız, birer lâmba vazifesini gördüklerini gördüm. Her bir sünnet veya bir hadd-i şer'î, zulmetli dalalet yollarında güneş gibi parlıyor. O yollarda insan, zerre-miskal o sünnetlerden inhiraf ve udûl ederse; şeytanlara mel'ab, evhama merkeb, ehval ve korkulara ma'rez ve dağlar kadar ağır yüklere matiyye olacaktır.
Allah bizleri çekim alanlarını doğru ayarlayıp hidayet yolunda emin adımlarla ilerleyen kullarından eylesin. Zıt kutuplu mıknatıslara takılıp kalmaktan muhafaza eylesin. Vesselam.
Deneme: Mustafa Türüdü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder