Öykü: Esma Pak
6 Eylül 2016 Salı
ÖMÜR
Sabah namazı için beni daima babam uyandırırdı. Odama girer “Hadi kalk Buğra, Rabbimizle konuşma, buluşma vakti.” derdi. Rabb kelimesini duyunca kendime gelir, hızlıca yatağımdan kalkardım. Babam ve ben her zaman sabah namazını camide kılardık. Babam camide kılmamızın nedenini “ Orası Rabbimizin evi. Bu kadar güzel bir yer varken neden evimizde kılalım ki?” diyerek açıkladı ve ekledi “ Camiye gitmek bile sevap” der gülümserdi. Bu sabahta her zamanki gibi oldu. Babamla abdestlerimizi aldık. Ben annemi öptüm ve vedalaşıp yola koyulduk. Aslında cami evimize çok yakın değildi ama biz bu yolu gitmeyi seviyorduk. Camiye vardığımızda her zamanki gibi camide imam, müezzin ve birkaç tane amca vardı. Yani cami genel olarak boştu. Babam bu duruma daima üzülür ve şöyle derdi: “İnsan sabah bile olsa Rabbinin evine gelmeye üşenmemelidir.” Müezzin ezanı okumaya başladı. Sessiz bir şekilde müezzini dinledik. Babam ezana Allah’ın kelamı gibi önem vermemi istediğinde çok şaşırmıştım. Sonra şu şekilde sebebini açıkladı. “Namaz Allah ile buluşmadır. Eğer biri sana Allah ile buluşma vakti geldi diyorsa, bunu ona Allah söyletiyordur. Bu nedenle ezana daima Kur’an-ı kerim gibi hürmet etmelisin.” Bu açıklama bana çok mantıklı gelmişti. Evet, bence de ezan Allah’ın kelamı diye düşünmüştüm. Ezan bitti ve imam namazı kıldırmaya başladı. Babam o kadar huşu içinde namaz kılardı ki, ona çok özenir ve onun gibi namaz kılmayı çok isterdim. Öyle kılabilmek için çok fazla çaba sarf ederim her daim. Namazımız bittikten sonra eve gittik. Annem kahvaltıyı hazırlamış bizi bekliyordu. Kahvaltımızı bitirdikten sonra babam işe gitti. Ben ise okula. Bütün gün okulda arkadaşlarımla çok iyi vakit geçirdim. Okul bittikten sonra annem beni almaya geldi. Eve giderken çarşıya uğradık. Annem birkaç parça eşya bakarken yan dükkândaki seccade dikkatimi çekti. O kadar güzel, o kadar narin duruyordu ki. Siyah kumaş üzerine altın sarısı ve gümüş rengi ile Kâbe’nin desenini oluşturmuştu. Fazlasıyla güzeldi. Bu seccadeyi babama almak istedim. Babam her ne kadar beş vakit namazını camide kılsa da teheccüd namazlarını evde kılmak durumunda kalıyordu. Anneme alıp alamayacağımızı sordum. Annem alabileceğimizi söylediği zaman çok sevindim. Seccadeyi alıp eve doğru yola koyulduk. Eve vardığımızda mutfaktan çok güzel bir koku geliyordu. Bu babamın en çok sevdiği yemek olan güveçti. Ben ders çalışmaya başladım. Derslerim bittikten sonra babamı bekledim. Biraz gecikmişti. Babamı beklerken kitap okumaya koyuldum. Annemde babamı merak etmeye başlamıştı. Kitabımı okurken onun içinde kayboldum ve hatta saatin on olduğunu bile fark etmedim. Ta ki annem “Buğra, artık uyuman gerekmiyor mu?” diye sorana kadar. Aklım babamdaydı ama yatmam gerekiyordu. Ben odama doğru giderken annemin telefonu çaldı. Babam sanıp annemin yanına koştum. Annem biri ile konuşuyordu ama bu kişi babam değildi. Birden yüzü bembeyaz oldu. Telefonu kapatırken ağlıyordu. Hızlıca hazırlanmaya başladı. Bir yandan korkuyor bir yandan da ne olduğunu merak ediyordum. Annem ağlayarak “ Hadi Buğra gidiyoruz.” dedi. O an anladım bir şey olmuştu. Hızlıca taksiye bindik ve hastaneye gittik. Babam hastanede yatıyordu. Onu o halde görünce şok oldum, gözyaşlarım gözümden dökülmeye başladı. Kapının önünde ağlayarak babam için dua ediyordum. Annem doktorla konuşuyor bir yandan gözyaşlarına hâkim olamıyordu. Sonra bana “Babana araba çarpmış birkaç güne inşallah iyi olacakmış. Ama bol bol duaya ihtiyacı var. Babana bol bol dua et Buğra.” dedi. Bir yandan dua ediyor diğer yandan babam için çok endişeleniyordum. Birkaç saat sonra babamın yattığı odadan garip garip elektronik sesler gelmeye başladı. Birkaç doktor babamın odasında toplandılar. Bir anda endişem arttı. Annem babamın yattığı odanın camına elleri ile vuruyor ve haykırırcasına ağlıyordu. Doktorlar içeride bir şeyler yapıyorlardı ama ben ne yaptıklarını anlayamadım. 10-15 dakika sonra kapı açıldı doktor dışarı çıktı. Başı önüne eğik üzgün bir şekilde “Üzgünüm eşiniz vefat etti. Elimizden geleni yaptık ama kurtaramadık. Çok üzgünüm.” dedi. Hatta derken gözünden iki damla yaş aktı. Ben pek bir şey anlamamıştım ama annem feryat içinde ağlıyordu… Daha sonra annem yanıma geldi ve “Buğra baban Rabbine gitti. O artık yanımızda olmayacak. Artık Rabbinin yanında olacak.” dedi ve sarıldı. O an fark ettim ki babam ölmüştü. Ağladım… O kadar ağladım ki belki babam geri gelir sandım. Peki, şimdi kim beni sabah namazına kaldıracak. Her namaz vaktinde kim camiye gidecek. Ben daima kime sarılacağım. O yeni seccadede kim namaz kılacak. O gece hiç uyumadım. Ertesi gün sabah namazına tek başıma gittim. Yollar o kadar uzun ve boş geldi ki bir an geri eve dönmeyi bile düşündüm. Ezanı dinlerken sanki kalbim çıkacaktı ve gözyaşlarım benden habersizce akıp duruyordu. Namazımı kıldıktan sonra imam yanıma geldi sırtımı sıvazlayarak “Başın sağ olsun buğra… Babanı pek severdim o çok iyi biriydi. Artık o Rabbinin yanında kim bilir ne kadar mutludur. Onun için bol bol dua et…” dedi. Başımı öne doğru eğdim ve eve doğru yola koyuldum.
O yol eskisi kadar kısa değildi artık. Eve geldiğimde bütün akrabalarımız, komşularımız, dostlarımız yavaş yavaş doluşmaya başlamıştılar. Ben direk odama çekildim öğlen namazına kadar odadan dışarı çıkmadım. Kim bilir annem ne yapmıştır, o kadar insanın arasında… İlk defa öğlen ezanının okunmasını hiç istememiştim. Çünkü babam öğlen namazı ile birlikte defnedilecekti. annem öyle söylemişti. Zaman o kadar hızlı aktı ki ben babamı düşünürken birden ezan okunuverdi. Evdeki herkes, annem ve ben camiye gitmek için yola koyulduk. Giderken o yol boyunca imam amcanın dediklerini düşündüm. Belki de haklıydı babam en sevdiğine, Rabbine kavuşmuştu. O artık her daim Allah ile… Camiye vardığımızda gözyaşlarım azalmaya ve kalbim birazda olsa rahatlamaya başlamıştı. İmam babamın namazını kıldırırken fark ettim ki; ömrü camide geçen babam yine Rabbe giderken camiye uğramıştı. İçim huzurla dolmaya başladı. Her ne kadar canım yansa da… Bende babam gibi olacaktım. Ezan ile dünyaya geldim. Ömrüm boyunca camiye gideceğim ve Rabbe gitmeden önce yine camiye uğrayacağım. Yani insan ezan ile dünyaya geldi sala ile göçecek. Önemli olan yaşarken ne yaptığı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder